27 Mart 2010 Cumartesi

Ş

gözlerin yalana çalıyor biraz
dudakların kırmızıya
ruhunda bir karadelik ölmüş
kalbin aşka ayaz.

çoraplarım kokuyor sanma
ceplerindeki fare cesetlerinin kokusu
bütün kediler düşman sana
sevme sakın kimseyi kucak dolusu

bir enjektör al yanına
bir tane de predüktör
bir hediyem olacak küçük
onu kendinle büyüt.

21 Mart 2010 Pazar

A

sevgililer gününde geziniyorum kız kulesi sahilde. her yalnız gibi çiftlerin bu günü nasıl değerlendirdiğini merak ediyordum. velhasıl fotoğraf makinamı da yanıma almış olduğum için bazı fotoğraflar da çektim bu da onlardan biri. sevgililer gününe en çok sevinenlerden bi kesim de gül vb. satan teyzeler bence. bu teyze o gün kaç tane gül sattı bilmiyorum ya da hasılatını falan. o çocuk sevgilisine gül aldı mı o gün onu da bilmiyorum. ama bidiğim birşey var. o küçük kız büyünce yine bir 14 şubatta sahilde çiçek satarken bi fotoğrafçının makinesine hapsedilecek görüntüsü.

İ

  Çaydanlığın dibinde kalan son çayını süzerken birden farkına vardı; bardağı kırılmıştı. O bardağa boşalttıkça bardak içindekini halıya veriyordu.
  Bir öğrenci evinde oturuyordu arkadaşlarıyla. Ev dumanaltı olmuştu çünkü hep beraber tütsü yakıp koklamayı çok seviyorlardı.Bir çeşit ayin di onlar için bu. Sevdiği kızı düşünüyordu bir tanesi adını söylüyordu sessizce. diğeri ilk çalıştığı  tamir servisindeki ustasını düşünüyordu ve küfürler ediyordu yüksek sesle.
  Kırık bardağına aldırmadan çayı bitirene kadar süzdü demlikten.Bardak boşalıncaya kadar bıraktı içindeki ılık çayı halıya.Durdu, üzülmedi, düşünmedi kalktı yeni bir çay yapmak için mutfağa gitti.

L



Satrançta atın hamlesidir. Benim ismimin tam ortasondaki harf ve belki daha yüzlerce isim için de aynı şey geçerli.
satranç tahtası değişir birgün ama ne tuhaf üstündeki hiçbir taşın hamlesi değişmez. Yani at L çizmeye devam eder ya da fil çapraz hareketine. Bazen ne satranç tahtası değişir ne de taşlar lakin oyunu oynayan kişiler değişir.
Aynı satranç tahtasında aynı taşlar birbirlerinin üstünden zıplayarak ilerlemeye başlarlar.

L roma rakamında elliye karşılık gelir. Ebced hesabında 30 değerindedir.

Birşeyin ne olduğuna o şey kendisi karar veremiyor; onun bulunduğu ortam, ona bakış açısı onun ne olduğunu belirliyor. Yaşadığımız dünya üzerinde bizi biz yapan değerler aynı zamanda bizi kendimiz olmaktan çıkarabilen de değerlerdir. En çok merak edilen ise; öldükten sonra bizi nelerin var edeceği. Bütün varlığını birine borçlu olduğun zaman, günü gelir ve o borcunu mutlaka ödersin.Lakin gelin görün ki ödenen borçtan sonra tekrar bir varoluş temennisi vardır ki bu belkide hayatın en acı yüzüdür. Dünya üzerindeki hayatını istediği gibi yaşayamamış bir insan tek umut olarak bu temenniye sarılmak zorunda kalıyor.

Ben bu durumu boş bir tahta üzerinde santranç oynama çabasına benzetiyorum.

20 Mart 2010 Cumartesi